Blackberry’ciler iPhone’culara karşı
Geçenlerde mezun olduğum üniversiteye gittim. Hesaplamaya parmaklarım yetmedi ama aradan 24 yıl geçmiş.
Elimizi kolumuzu sallayarak girip çıktığımız kapıda artık elektronik sistem kurulu. Kartını okutan geçiyor. Sanki bahçedeki ağaçlar ve yeşillik kalmamış gibi. Buralar daha mı yeşildi yoksa eklenen yeni binalar mı yemiş yeşilliği?
Elimizde defter ve kitaplarla altına uzandığımız ağaçlar betona bürünmüş… İçerisi sigara dumanından görünmez halde olan kantinimiz tertemiz. Sigara yasağının güzel yanlarından biri. Simit susamları, çay ve sigara küllerinden görünmez halde olan masaları atmışlar besbelli. Şimdi tertemiz masalarda öğrencilerin ellerinde laptop’lar, netbook’lar… Kıskanmamak elde değil…
Aslında eski okulumda geçmişe yolculuk yapma isteğim bir başka üniversitede verdiğim seminerde gördüklerimden kaynaklandı. Etkilendim ve itiraf edeyim, acaip kıskandım şimdiki gençliği olanaklarını. Özel bir üniversitede internet yayıncılığı ve internet gazeteciliği üzerine konuşacağım. Kocaman salonda öğrenciler bana bakıyor, ben her zamanki gibi sırıtıyorum. Projektörü hazırlamışlar önceden, laptop’umu takıp çalıştırdım. 2 kere kendini baştan başlatırken biraz soğuk terler döktüm ama sonunda açıldı. Bağlantılar tamam, ses sistemi de. Konuşmaya başlayabilirim. Gençler salonu yavaş yavaş dolduruyor. Ama her gelen önüme bir ses kayıt cihazı koymaya başladı. Kürsüde yer kalmadı adeta. Kafamda kocaman soru işareti. Ne bu şimdi?
Hızlı bir giriş yaptıktan sonra hemen merakımı gidermek için sordum: “Bu ses kayıt cihazları niye?” sağdan soldan cevap geldi “Tekrar dinlemek için”. Hoşuma gitti… “Derslerde de kullanıyorsunuz sanırım” Kafalar sallanırken “evet” sesleri yükseldi. Çok güzel… Bizim gazeteci teyplerimiz, tabii ki evrim geçirmiş, dijital şimdi. Kaset bitti, sardı derdi yok. “Bakın geçenlerde ne oldu” diyerek birkaç ay önce başıma gelen bir olayı anlatmaya başladım: “Pascal Nouma ile röportaja gittim. Benim emektar teybimi de yanıma aldım. Büyük kasetle çalışıyor. Röportaja başlayacağız ama benim makina takıldı, çalışmıyor. “Eyvah ne yapacağım” derken aklıma telefon geldi. Ve ben yıllar sonra ilk röportajımı blackberry’me kaydettim. İyi de oldu. Kaydettiğim sesi laptop’uma atıp oradan kolaylıkla deşifresini yaptım. Bu arada kaset, teyp ve deşifrenin de ne olduğunu açıklamak zorunda kaldım. “Gazeteci olacaksanız, konuşmaları ses kayıt cihazına kaydettikten sonra bire bir yazıya dökmeniz gerekir. Sonra üzerinden düzeltmeleri yaparsınız”…
Neyse, konuşmaya devam ediyorum. Hazırladığım sunum dosyasında tek tek görüntüler değişirken ben anlatıyorum. Çenem açıldı mı bir kere kapanmaz zaten. Ama sürekli tıkır tıkır sesleri beni rahatsız etmeye başladı. Sürekli mesaj atıyorlar, arada sırada da bir müzik sesi geliyor ama farklı yerlerden… “Bir dakika” dedim… Lütfen baş parmaklarınızı yarım saatliğine dinlenmeye bırakın… Hafif gülüşmeler. “Telefonlarınızın da sesini kısmanızı da rica etsem, vallahi bu müzik seslerini duydukça oynayasım geliyor”. Ben konuşmama devam ediyorum ama ellerin çalıştığını görüyorum yine de… Allahım ne yazıyorlar bu kadar çok? Üniversite gençliğinde iletişim tavan yapmış…
“I-phone çoluk çocuğun eline düşmüş!”
Seminerden sonra öğrencilerle bahçede oturduk. Sohbet ediyoruz, ama ben ellerindeki rengarenk kılıflardaki telefonlara bakıyorum. Şimdi üniversite gençliğinde smart phone yani akıllı telefon modası var. Sağolsun GSM şirketleri de bunu desteklemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Tabii ailelerin ne durumlara düştüklerini bilmeden. Öncelikle daha 18 yaşında bir çocuğun elinde binlerce liralık telefon olmasını aileleri doğru bulmuyor. Ama çocuklar öylesine baskı yapıyor öylesine numaralar çekiyorlar ki ailelerine almamak elde değil. “Bütün arkadaşlarımda var bir tek ben de yok” sözü sanırım ana babanın en çok canını acıtan cümle.
Ellerinde blackberry’leri görünce şaşırıyorum. Ne bileyim, işdünyasına yönelik bir telefon bence. Onların ne işine yarayacak ki? Geçenlerde benim asistanım Selin de blackberry adı. Dedim “Neden i-phone almıyorsun? Multimedia özellikleri daha fazla”. Yok, onu sevmiyormuş hem bütün arkadaşlarında da blackberry varmış. “iyi” dedim. Şu gençlere de bir sorayım bari: “Neden blackberry”… Meğerse gençler arasında i-phone ve blackberry çekişmesi varmış. I-phone’u daha çok çocuklar, yani ilköğretim okulundaki öğrenciler kullanırmış. O nedenle artık ünivesite gençliği blackberry tercih ediyormuş… “ı-phone artık çoluk çocuğun elinde” demez mi aralarından biri. Ben sadece “Yaaaa” diyebildim, aklıma başka bir şey gelmedi…
(26 Nisan 2011 Salı, Bilgi Çağı – Figen Onur)
