Biri bizi durdursun…Online alışverişi de abarttık

İtiraf edeyim bu çılgınlığa ben de kendimi kaptırdım ama uzun soluklu olmadı. Frene bastım, sistemin içine girdim, öğrendim ve arkama bakmadan kaçtım. Ben de hem deneyimlerimi hem de gözlemlerimi sizinle paylaşmak istedim:

İdefixe ile başladı herşey benim için. İstediğim kitapları piyasa fiyatlarına göre avantajla alıyordum. Üstelik eve kadar taşıma derdi yoktu, kapıma kadar getiriyorlardı. Arkasından hepsiburada.com geldi ve yıllarca bu iki siteyle seviyeli bir ilişkim oldu. Abartmadan, sadece gerek duydukça… Hediye yollamak için de güzeldi, üstelik taksit yapıyorlardı. Kullanıcı yorumlarını da okuyordum. Bazen kararsız kaldığım konularda bana ışık tutuyorlardı. Ama en çok kampanyalarını seviyordum. İnsan hediye almış gibi oluyor. Hatta bazen ufak tefek hediyeler de gönderdikleri oluyordu. Kim sevmez ki hediye almayı?

Bunun dışında eve erzak almak için migros, dışarı çıkamadığımız zamanlarda ofiste karnımızı doyurmak veya eve yorgun geldiğimiz günlerde pizza yemek için yemek sepeti bir de burgerking. Yetip de artıyordu. Ta ki bitenekadar.com hayatıma girene kadar. Piyasada 40 liranın altında bulamadığım laptop soğutucusunu 15 liradan satıldığını bildiren e-posta gelene kadar adırmamıştım. Bir de o güne kadar hep kurumsal firmaların internet sitelerinde online alışveriş yaptığım için, gözümü karartıp sipariş verdim. Ödeme bölümüne geldiğimde kredi kartı yerine havale seçeneğini de önüme sununca, güvenim iyice arttı. 3 gün içinde siparişim elime ulaştığında benim de bu siteye güvenim tescil edilmiş oldu. O da hayatımın bir parçası haline geldi.

Ama bu yıl patlama yapan fırsat siteleriyle iş çığrından çıktı. Her gün bir arkadaşımdan site daveti gelirken ben de görmezden gelmeye devam ediyordum. Sonra şu siteleri bir inceleyeyim bakalım neymiş dedim ve… İnanamıyorum, Türk halkı online alışveriş çılgınlığına tutulmuş. Ama fiyatlar da “Al beni” diyor… 150 liralık bir elbise karşında bütün güzelliğiyle durup, gerçek fiyatının üzeri çizilip 39.99 yazsa, kaç kadın kendine hakim olabilir ki? Hele o upuzun topuklu platform tabanlı ayakkabılar. Renk renk.. Çılgınlar gibi tıklayıp sepetinize atmaya çalışmanız nafile, birkaç dakika gibi kısa sürede bütün numaraları tükenmiş oluyor. İtiraf edeyim bu çılgınlığa ben de kendimi kaptırdım ama uzun soluklu olmadı. Frene bastım, sistemin içine girdim, öğrendim ve arkama bakmadan kaçtım. Ben de hem deneyimlerimi hem de gözlemlerimi sizinle paylaşmak istedim:

Sistem nasıl işliyor?

Fırsat siteleri iki türlü. Birincisi indirim satın alıyorsunuz. Yelpazesi çok geniş. Öğle yemeğinden, ayakkabı mağazasına, 3 günlük tatilden zayıflama kürüne kadar hayatla ilgili aklınıza gelebilecek her şey var. Örneğin: 50 lira olan iki kişilik sabah kahvaltısını 15 liraya satın alabiliyorsunuz. Ürünlerde belirli kontenjan var. Ürünü incelerken o ürünü kaç kişinin aldığını görebiliyorsunuz. Elinizi çabuk tutup satın alırsanız, siz de fırsatı yakalayanlardan oluyorsunuz. Bu sitelerden aldığınız indirimleri gidip mağazasında veya mekanında almanız veya kullanmanız gerek.

Diğeri yöntem ise, direkt indirimli alışveriş. Yüzde 30’dan başlayan indirimler yüzde 90’a kadar çıkıyor. Mağazada 200 lira olan bir ürünü 59 liraya alabiliyorsunuz. Fırsat sitelerinde markaya göre açılan mağazaların belirli süresi var. Örneğin: vipdukkan.com’da Victoria’s Secret mağaza açtı diyelim. Süre 3 gün. Bir sayaç sürekli geri sayıyor. Mağazaya tıkladığınızda tüm ürünleri görebildiğiniz gibi, türlerine ve beden numaranıza göre de sınıflama yapabiliyorsunuz. Beğendiğiniz ürünü sepetinize attığınızda 15 dakika içinde satın almanız gerek. Ürünün yanındaki sayaç da işliyor. Süreyi geçirdiğiniz anda, o ürün kendi kendine sepetten çıkıyor. Bu arada kataloğa bakarken, satılmış ürünlerde tükendi yazısı son derece moral bozucu oluyor. Çünkü genelde en çok indirim yapan ürünler ve en hoşunuza gidecek olanların hemen beden ve renkleri tükeniveriyor. Bu sitelerde önemli olan hızlı hareket etmek. Ürünlerin elinize ulaşması ise satın aldıktan 15 gün sonrayı buluyor.

“Shopaholic mi” oluyoruz?

Yani alışveriş delisi… Çevremden duyduğuma göre, iyi markaların ürünlerini indirimli almak için bazıları artık sabah yüzünü bile yıkamadan elinde kredi kartı hemen bilgisayar başına koşuyormuş. “Aman fırsatları kaçırmayayım” diye…

IAB Türkiye’nin araştırmasına göre, son 6 ayda online alışveriş yapan internet kullanıcıları neredeyse 4 kat arartmış. Bu araştırma haziran ayında yapılmış. Yani daha çok yeni. Haziran ayı bitmeden online alışveiş yapan saysı 2,5 milyona ulaşmış. Sağolsun kadınlarımız Türkiye’yi online satışta Avrupa’nın 3. Sırasına taşımışlar.

Kendi hesabı ile internette alışveriş yapanların sayısı ise yaklaşık iki kat artarak, Ocak ayında 6.6 milyon iken, Haziran ayında bu sayı 10.2 milyona ulaşmış. Tabii bu 10 milyonun üzerinde insan sürekli alışveriş yapıyor anlamına gelmiyor, bir kişinin birden fazla hesabı bulunduğunu düşünürsek, bu rakam çok daha aşağısında ama yine de milyonla ifade ediliyor.

Online alışverişlerdeki hızlı tempo ekonomimizi ne derecede olumlu etkiliyor, bunu ekonomi muhabirleri mutlaka araştıracaklardır. Ama kredi kartları ekstreleri gelmeye, hele hele birikmeye başladığında önümüzdeki aylarda avukatlara epey iş düşecek gibi görünüyor.

(23 Haziran 2011 Perşembe, Bilgi Çağı – Figen Onur)